Cinsiyetin İptali: Cinsiyetsizleştirilen İnsan
*Prof.Dr.Zeki Bayraktar
Cinsiyet erkek ve kadın şeklinde ikili sisteme oturur [binary]. Peki erkek ve kadın arasındaki farklar nelerdir? Biz kime erkek kime kadın diyoruz?
Erkek; Genetik yapısı 46XY olan, taşıdığı milyarlarca hücrede bu kromozomal yapıyı barındıran, gonadal yapısı testiküler yönde gelişen [testisleri olan], baskın seks hormonu olarak testesteron üreten, pelvik yapısı android, fenotipik yapısı maskülen, dış genital yapısı penil-penetratif, iç genital yapısı duktal-seminal yapıda, gonadlarında ürettiği gamet hücresi sperm olan ve türünün devamlılığını sağlamak için eşeyli üremede genetik aktarımını sperm vererek yapan baba adayı birey.
Kadın; Genetik yapısı 46XX olan, taşıdığı milyarlarca hücrede bu kromozomal yapıyı barındıran, gonadal yapısı ovaryen yönde gelişen [overleri olan], baskın seks hormonu olarak östrojen üreten, laktatif memeleri olan [memeleri süt üreten ve emzirebilen], pelvik yapısı jinekoid, fenotipik yapısı feminen, dış genital yapısı vajinal-absorbtif, iç genital yapısı tubal-uterin olan, üreme çağında periyodik menstrual-ovulatuar sikluslara sahip, gebe kalma ve doğurma kapasitesi bulunan, gonadlarında gamet hücresi olarak oosit üreten, türünün devamlılığını sağlamak için eşeyli üremede genetik aktarımını oosit vererek yapan, gebelik ve doğum kapasitesi bulunan anne adayı birey [Tablo 1].
Erkek |
Kadın |
|||
46XY |
Genetik Yapı |
46XX |
||
Testis |
Gonadal Yapı |
Ovaryum |
||
Testosteron |
Hormonal Yapı |
Östrojen |
||
Android |
Pelvik Yapı |
Jinekoid |
||
Maskülen |
Fenotipik Yapı |
Feminen |
||
Yok |
Meme/Laktasyon |
Var | ||
Penetratif |
Dış genital Yapı |
Absorbtif |
||
Duktal-Seminal |
İç genital Yapı |
Tubal-Uterin |
||
Sperm |
Gametik Yapı |
OOsit | ||
Yok |
Doğurganlık |
Var | ||
Baba (adayı) |
Eşeyli üreme [Ebeveynlik] |
Anne (adayı) |
Tablo 1. Erkek ve kadın arasındaki biyolojik farklar
İkili cinsiyet sisteminde erkek ve kadın arasında Tablo 1’de listelediğimiz temel biyolojik farklara ilaveten [bu biyolojik farkların doğal bir yansıması olarak] nörodavranışsal ve ruhsal farklılıklar da bulunur. Cinsiyetin değiştirilebilmesi için var olan mevcut biyolojik ve ruhsal özelliklerin tümünün karşıt cinsiyetin özelliklerine dönüştürülebilmesi örneğin [erkekten kadına geçiş yapmak isteyen] bir erkeğe tüm feminen biyolojik ve ruhsal özelliklerin kazandırılabilmesi gerekir. Lakin bunun asla mümkün olmadığını/olmayacağını biliyoruz. Genetik yapı dönüştürülemiyor [müdahale edilemiyor], gonadal yapı dönüştürülemiyor [gonadlar alınarak iptal ediliyor], hormonal yapı dönüştürülemiyor [hormon üreten organ alınıyor ama yeni bir organ yapılamıyor, dışarıdan hormon kullanılıyor], pelvik yapı değiştirilemiyor, gametik yapı değiştirilemiyor, gamet üreten organ alındığı ve yenisi de yapılamadığı için üreme fonksiyonu tamamen iptal ediliyor, emzirme ve doğurganlık iptal ediliyor ama kazandırılamıyor, cinsel işlev de kazandırılamıyor vs.
Peki ne yapılıyor, yapılabilen ne?
Fenotipik yapı [dış görünüm] dışarıdan hormon kullanılarak ve ameliyatla kısmen değiştiriliyor ancak bu değişikliklerin baskın tarafı da organ ve işlev kaybı şeklinde gerçekleşiyor. İlk aşamada bireyin biyolojik cinsiyetine özgü organları alınarak üreme işlevi tamamen cinsel işlevi de büyük oranda iptal ediliyor. Ancak karşıt cinsiyete özgü organ ve işlevler kazandırılamıyor. Yani etkin işlem cinsiyetin iptali düzeyinde takılıyor. İkinci aşamaya geçilemiyor. Dolayısıyla transseksüel ameliyatlarda ortaya çıkan en net ve en etkin sonuç cinsiyetin iptali oluyor. Ancak iş bununla da bitmiyor, hormon kullanımına bağlı çok ciddi tıbbî sorunlar ve ameliyatlara bağlı ciddi ürogenital komplikasyonlar yaşanıyor. Kısacası ameliyat olan trans birey cinsiyet değiştiremediği [bilakis cinsiyetini iptal ettirdiği] gibi yaşam kalitesini de anlamlı düzeyde düşürmüş ve hatta yaşadığı bu medikal ve cerrahi sorunlar nedeniyle yaşam süresini ortalama 25-28 yıl kısaltmış oluyor(2).
Peki tüm bunlar niçin yapılıyor? Bunu yapan ve savunanların ileri sürdükleri tezler nelerdir?
Burada transseksüalite/transgender olgusu karşımıza çıkıyor. Nedir transseksüalite?
Transseksüalite doğumsal biyolojik cinsiyetle psikososyal süreçte geliştirilen psikolojik cinsiyetin [cinsiyet kimliğinin] uyuşmaması, biyolojik bedenden ve özellikle de cinsiyete özgü organlardan hoşnutsuzluk duyulmasıdır (3). Transseksüalite cinsiyet kimlik bozukluğu(CKB) veya yeni adı ile cinsiyet hoşnutsuzluğunun(CH) en uç noktasıdır. Cinsiyet kimliği bireyin kendi bedenini ve benliğini belirli bir cinsiyet/cinsellik içinde algılaması ve duygu, tutum ve davranışlarında bu cinsiyete uygun rolleri tatbik etmesidir. Bunun gerçekleştirilemediği durumlarda CKB/CH ortaya çıkar. CH, bireyin biyolojik cinsiyeti veya bu cinsiyetin gerektirdiği cinsel rolleri ile ilgili olarak sürekli bir endişe ve huzursuzluk hali içinde bulunmasıdır. CH, cinsel kimliğin biyolojik cinsiyetle uyumsuz olması halinde ortaya çıkan ve şemsiye kavram olarak transseksüelliği de içine alan [daha geniş bir yelpazeyi tanımlayan] bir ifadedir(4).
CKB/CH, kişinin kendisini karşı cinsiyette algılaması, biyolojik cinsiyeti ile ilişkili organ ve özelliklerden aşırı rahatsızlık duyması, bunları gizleme çabası içerisinde bulunması ve karşı cinsin birincil ve ikincil cinsiyet özelliklerine sahip olmak istemesi ile karakterize bir cinsel kimlik problemdir(5).
Cinsiyet hoşnutsuzluğunda kişinin benimsediği cinsiyet kimliği ile o kişinin cinsiyeti [sex] arasında açık bir uyuşmazlık vardır ve o kişi karşıt cinsin bir üyesi olarak yaşamayı ve öyle kabul edilmeyi ister. Bu tanıdaki kişi, bir yandan bu uyuşmazlık nedeniyle kendi bedenine ait birincil ve/veya ikincil cinsiyet özelliklerinden kurtulmayı amaçlarken, öte yandan diğer cinse ait birincil ve/veya ikincil cinsiyet özelliklerine sahip olmayı da ister. Bu nedenle “cinsel kimlik bozukluğu” veya “cinsiyet hoşnutsuzluğu” bulunan veya “transseksüel” olarak tanımlanan kişi, bedeninin kendi cinsiyet kimliğine uygun hale gelmesi için hormonal ve cerrahi tedaviler görmeyi arzular(6). Yani biyolojik cinsiyetini ameliyatla ve hormonlarla değiştirmek ve karşı cinsin anatomik özelliklerine sahip olmak ister. Bu tedavilere ulaşmak için girişimlerde bulunur. Gerekli yasal prosedürleri yerine getirdiğinde de ameliyat olur. Ameliyattan önce ve sonra geçmek istediği cinsiyete ait hormon (östrojen veya testosteron) kullanarak bedenini erkeksi/maskülen veya kadınsı/feminen hale getirmeye çalışır.
(2) Kuhn, 2007,2009;Simonsen, 2015
(3) Bayraktar, 2024a, 2024b;Steensma, 2013; Simoeli, 2022
(4) Özsungur, 2010
(5) Bayraktar, 2022
(6) Turan, 2015
Cinsiyet Ameliyatla Değiştirilebilir mi?
Trans bireyler için kullanılan ‘’cinsiyet değiştirme’’ ifadesi, cinsiyetin gerçekten değiştirildiği anlamına gelmiyor. Çünkü cinsiyet ne hormonlar ne ameliyatlar ne de başka bir müdahale ile değiştirilebilir. Moxon, cinsiyetin değiştirilemeyeceğini [trans terimi ve transseksüel operasyonlar üzerinden] şöyle izah ediyor;
Trans [terimi] yanlış bir terimdir, çünkü [burada] hiçbir şeye geçiş yoktur. Buradaki istek veya çaba, cinsel kimliği korumak ve bedende görünüşteki cinsel kimlikle uyumlu değişiklikler yapmak, bunu yapmayı arzulamaktır, ama bu imkânsızdır, çünkü hiç kimse [erkek veya kadın] asla ürettiği gamet türünü değiştiremez, dolayısıyla hiç kimse böyle bir değişim sürecinde [başarılı] olamaz. Herhangi bir sözde cinsiyet değişikliği, çok yüzeysel olmaktan başka bir anlam taşımaz. Cinsiyet değiştirme operasyonu gamet üretimini sağlayamadığı gibi, cinsel organların kaba bir şekilde yeniden şekillenmesi de onları işlevsel hale getiremez, özellikle orgazm konusunda. Cinsiyete özgü herhangi bir fizyoloji de değişmez: örneğin, neredeyse tamamen cinsiyete dayalı olan stres tepkisi mekanizmasında olduğu gibi. Artık sporda ‘’erkekten kadına transseksüeller’’ şeklinde adlandırılanlar üzerindeki popüler tartışmalarda görüldüğü gibi, fetal [ana rahmindeki] cinsiyet hormonları, bedende o kadar büyük değişiklikler yapar ki, doğum sonrası dönemde kullanılan karşı cinsiyet hormonlarının kullanımı dahil hiçbir şey bunları tersine çeviremez(7).
Demek ki ameliyat olan [transseksüel] bireyler cinsiyetlerini gerçekten değiştirmiş ve karşı cinse geçmiş olmuyorlar. Bunun bilinmesi lazım. Bu durumda ‘’cinsiyet değiştirme ameliyatı’’ ifadesi yanıltıcı bir ifade olmaktadır. Ancak bu ifade hem literatürde hem pratikte yaygın olarak kullanıldığı için biz de bu ifadeyi mecburen kullanacağız, lakin bunun gerçek bir cinsiyet değişikliği olmadığını [olamayacağını] tekrar belirtelim. Bir erkek ameliyatla kadına, bir kadın ameliyatla erkeğe dönüştürülemez. Bu mümkün değildir. Örneğin kadın olmak isteyen bir erkeğin penisi ve testisleri yani erkeklik organları ameliyata alınabilir, böylece bu erkeğin sperm üretme işlevi ve erkekliği [cinsiyeti] geriye dönüşümsüz olarak iptal edilmiş olur. Ancak bu onun kadın olması için yeterli değildir, bir bireyin kadın olabilmesi için [genetik yapısının 46XX şeklinde olması gerektiği gibi, ki bu mümkün değildir] işlevsel bir rahime, yumurtalıklara, vajinaya ve memelere de sahip olması gerekir. Peki bu mümkün mü? Tabii ki hayır. Rahim yapılamaz, yumurtalıklar yapılamaz, işlevsel –gerçek- bir meme yapılamaz, işlevsel –gerçek- bir vajina yapılamaz. Evet, silikon implantlar takılabilir ve görünürde bir meme oluşturulabilir, ancak bu tabii ki işlevsel olarak gerçek bir meme değildir. Benzer şekilde rektum ile mesane arasındaki bölgede (perinede) bir çukur açılarak ve genellikle de penisin cildi ters çevrilerek/döşenerek sözde yeni bir vajina (neovajina) yapılabilir, ancak bu da hiçbir zaman gerçek bir vajina olmayacaktır. Çünkü doğal vajina aktif bir organdır; esner, kasılır, uzar, genişler, salgılar, çok yoğun bir damar ve sinir ağı ile örülüdür, çevresi klitoris ile kuşatılmıştır, erojen duyarlılığı maksimumdur, kendi kendini temizleyen doğal bir savunma sistemi vardır, florasında laktobasiller bulunur, ürettikleri asidik ürünlerle vajinal PH düzeyini 3,8-4,5 arasında yani asidik ortamda tutarlar, bu vajina için doğal bir savunma sistemi oluşturur ve vajinayı enfeksiyonlara karşı korur vs. Trans kadınlarda yapılan neovajina ise asla bu özelliklere sahip değildir; esneyemez, kasılamaz, erojen duyarlılığı yoktur, damar ve sinir ağı ile örülü değildir, etrafı klitoris ile kuşatılmış değildir, salgısı yoktur, kendi kendini temizleyen doğal bir savunma sistemi yoktur vs. Vücut bu çukuru bir yara gibi algılar ve sürekli olarak kapatmaya çalışır, bu nedenle neovajinada sıklıkla darlıklar gelişir, cinsel yaşam trans kadınların çoğunda bu vajinal darlıklar nedeniyle ya hiç yoktur ya da problemlidir(8).
Benzer şey kadından erkeğe geçiş isteyen translar için de geçerlidir. Memelerini, rahmini, yumurtalıklarını ve vajinasını ameliyatla aldıran bir kadın, kadınlığı/cinsiyetini geriye dönüşsüz bir şekilde iptal ettirmiş olur, artık o yumurta/ovum üretemez ve gebe kalamaz, ama tüm bunlar onun erkek olduğu anlamına gelmez, erkeklik organlarına ve işlevine sahip değildir, sperm üretecek bir testisi yoktur ve olmayacaktır. Evet, ameliyatla plastik veya silikon bir testis protezi takılabilir ama bu testis hiçbir zaman testosteron ve sperm üretmeyecektir. Keza kol ve bacak dokularından da -işlevi olmayan- sözde bir penis yapılabilir, ancak bu penisin de işlevi yoktur, sadece görüntü içindir(9).
Ameliyat olan transseksüeller geçmek istedikleri cinsiyetin seks hormonlarını kullanarak, örneğin erkekten kadına geçmek isteyen trans birey östrojen kullanarak bedenini kısmen feminize/kadınsı, kadından erkeğe geçmek isteyen trans birey de testosteron kullanarak bedenini kısmen maskülenize/erkeksi hale getirebilir, ancak bunlar ikincil cinsiyet özelliklerinin değişimidir, birincil cinsiyet özellikleri değişmez ve değiştirilemez. Bu hormonların çok ciddi yan etkileri vardır, başta kanserler olmak üzere akciğer ve kalp-damar hastalıklarına neden olur(10).
(7) Moxon, 2015, 2022
(8) Ferrando, 2018
(9) Esmonde, 2018
(10) Simonsen, 2016a, 2016b
Transseksüeller Hangi Beklentilerle Ameliyat Oluyorlar?
Transseksüel ameliyatlar için ileri sürülen temel gerekçe doğumsal veya anatomik bir bozukluk/hastalık değil [ki böyle bir bozukluk yoktur], translardaki yoğun psikolojik sorunlardır. Translar yoğun ruhsal problemler yaşarlar ve bu problemlerin ameliyat olunca [ameliyatla cinsiyetlerini değiştirince!] biteceğine inanırlar. İleri sürülen ve beklenen [hatta dayatılan] gerekçe hep bu olur; ruhsal sağlığın iyileşmesi(11). Ruhsal sorunların iyileştirilmesi için cerrahi tedavi! Tıbbın hiçbir alanında ve hiçbir hastalık için önerilmeyen bu yöntem [ruhsal sorunlar için cerrahi tedavi] translar için öneriliyor. Niye? Çünkü lobinin etkisindeki psikiyatri bunu dikte ediyor. Yoğun ruhsal sorunlar yaşayan transseksüeller de buna inandırılmış olduklarından sabırsızlıkla bu ameliyatları talep ediyorlar. Çünkü bu ameliyatlardan sonra tüm sıkıntıları bitecektir! Öyle inandırılmışlardır. Bu nedenle sabırsızlık ve acelecilik içinde ısrarla bu ameliyatları talep ederler. Yani ‘’rıza mühendisliği’’ işletilir ve bu bireyler kendi talepleri ve rızaları ile ameliyat olmuş olurlar. Peki sonuç ne olur? Tabii ki beklendiği gibi olmaz. Transseksüellerin ruhsal sorunları ameliyattan sonra da –ömür boyu- devam eder. Bu durumu teyit eden birçok çalışma var. Bunların en kapsamlısı İsveç çalışmasıdır. Bu çalışma ile 1973 ile 2003 yılları arasında cinsiyet değiştirme ameliyatı yapılan [191’i erkekten kadına, 133’ü kadından erkeğe] toplam 314 transseksüel vaka takip edilmiş ve psikiyatrik hastalıklar, intihar, ölüm ve suç nedeniyle mahkumiyet gibi muhtelif durumlar incelenmiştir. Buna göre cinsiyet değiştiren transseksüel bireylerde psikiyatrik sorunlar ve intihar riski –topluma kıyasla- anlamlı bir şekilde yüksek bulunmuş iken ölüm oranları da aynı şekilde daha yüksek bulunmuştur; ama ilginç olan şu ki, bu bireylerde sadece intihara bağlı ölümler değil kalp-damar hastalıkları ve kansere bağlı ölümler de yüksek bulunmuştur. Üstelik tespit edilen kanserler, bu bireylerde kullanılan hormonlara bağlı olarak gelişebilecek türden kanserler değildi. Demek ki kanserler bu bireylerde başka bir mekanizma üzerinden gelişiyor ve ölüm riskini iki kat artırıyordu. İlginç olan bir başka veri de cinsiyet değiştirme ameliyatı yapılan transseksüellerde herhangi bir suç veya şiddet içeren olay nedeniyle mahkumiyet riski anlamlı bir şekilde artıyordu. Yani transseksüel bireyler daha çok suça karışıyor ve bu nedenle de daha çok mahkumiyet cezası alıyorlardı(12). Demek ki transların ruhsal sorunları ameliyatla iyileşmiyor, hatta bazı transseksüellerin ruhsal sorunları ameliyat sonrasında daha da kötüleşiyor(13).
Danimarka'da yapılan ve JAMA’da yayınlanan güncel bir çalışma da bu verileri teyit ediyor; nüfusa dayalı bu kohort çalışmasına göre ‘’intihar girişimi’’, ‘’intihara bağlı ölüm’’, ‘’intihara bağlı olmayan ölüm’’ ve ‘’tüm nedenlere bağlı ölüm’’ oranları transseksüellerde daha yüksek gözleniyor(14).
Transseksüellerde Ömür 25-28 Yıl Kısalıyor
Transseksüellerin ömrü yaşadıkları ruhsal ve fiziksel sorunlar nedeniyle ortalama 25-28 yıl kısalıyor. Bu durumu gösteren güncel bir Danimarka çalışması var. Danimarka’da ortalama ömür kadınlarda 81.9, erkeklerde 78 iken, [ameliyat olan] translarda ortalama ömür 53.5 bulunmuştur(15). Yani ameliyat olan translar 25-28 yıl daha erken ölüyorlar. Neden? Çünkü kullandıkları hormonlara bağlı olarak başta kanser ve akciğer-kalp-damar hastalıkları olmak üzere pek çok ölümcül hastalık anlamlı düzeyde artıyor, buna ameliyatlara bağlı komplikasyonlar, enfeksiyonlar ve yoğun psikiyatrik sorunlarla birlikte intiharlar da eklenince sonuç böyle oluyor(16).
Transseksüeller daha kısa bir ömür yaşadıkları gibi, yaşarken de mutlu olamıyorlar, mutsuz ve huzursuz bir yaşam sürüyorlar. Tüm çalışmalar transseksüellerin ameliyat öncesinde de sonrasında da [ömür boyu] yoğun psikiyatrik sorunlar yaşadıklarını gösteriyor(17). Hatta bazı translarda ameliyattan sonra psikolojik sorunlar daha da artıyor(18). Üstelik bunlara ameliyatlara bağlı [idrar ve gayta kaçırma/yapamama, ağrılar, genital-cinsel sorunlar gibi] yaşam kalitesini bozan çok ciddi sorunlar ekleniyor. Ameliyat olan transların yarısı ile dörtte üçü başta işeme ve idrar problemleri olmak üzere çok ciddi ürogenital sorunlar yaşıyorlar(19). Transların yaşadığı bu fiziksel ve ruhsal sorunlar transların yaşam kalitesini anlamlı derecede düşürüyor. Kuhn ve ark. ameliyat olan transların yaşam kalitesini incelemiş ve ameliyattan 15 yıl sonra anlamlı derecede düşük bulmuştur(20). Kısaca translar daha kısa yaşadıkları gibi yaşarken de mutlu ve huzurlu olamıyorlar(21).
(11) Turan, 2015
(12) Dhejne, 2011
(13) Simonsen, 2015
(14) Erlangsen, 2023
(15) Simonsen, 2016a
(16) Simonsen, 2016b
(17) Dhejne, 2015;Simonsen, 2016b
(18) Simonsen, 2016b
(19) Esmonde, 2018;Ferrando, 2018;Kuhn, 2007,2009,2011;Horbach, 2015
(20) Kuhn, 2009
(21) Bayraktar, 2024a,b
KAYNAKLAR
1. Bayraktar Z. İnterseks-Hermafrodit ve Eşcinsel, Yüzleşme yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2024a
2. Bayraktar Z. Transseksüellik Cinsiyetin Değişimi mi İptali mi? Yüzleşme yayınları, İstanbul, 2024b
3. Dhejne C, Lichtenstein P, Boman M et al. Long-Term Follow-Up of Transsexual Persons Undergoing Sex Reassignment Surgery: Cohort Study in Sweden. PLoS One. 2011; 6(2): e16885.
4. Erlangsen A, Jacobsen AL, Ranning A, et al. Transgender Identity and Suicide Attempts and Mortality in Denmark. JAMA. 2023 Jun 27;329(24):2145-53.
5. Esmonde N, Bluebond-Langner R, Berli JU. Phalloplasty Flap-Related Complication. Clin Plast Surg. 2018 Jul;45(3):415-424.
6. Ferrando CA. Vaginoplasty Complications. Clin Plast Surg. 2018 Jul;45(3):361-368.
7. Horbach SER, Bouman MB, Smit JM, et al. Outcome of vaginoplasty in male-to-female transgenders: a systematic review of surgical techniques. J Sex Med 2015;12(6):1499–512.
8. Kuhn A, Bodmer C, Stadlmayr W, Kuhn P, Mueller MD, Birkhäuser M. Quality of life 15 years after sex reassignment surgery for transsexualism. Fertility and Sterility 2009;92(5): 1685-89.
9. Kuhn A, Hiltebrand R, Birkhäuser M. Do transsexuals have micturition disorders? Eur J Obstet Gynecol Reprod Biol. 2007 Apr;131(2):226-30.
10. Kuhn A, Santi A, Birkhäuser M. Vaginal prolapse, pelvic floor function, and related symptoms 16 years after sex reassignment surgery in transsexuals. Fertil Steril. 2011 Jun;95(7):2379-82.
11. Moxon SP. Sex is not non-binary (or mutable), and neither is sexual identity or orientation. New Male Studies 2022;11;1, 21-43.
12. Özsungur B. Cinsel Kimlik Gelişimi ve Cinsel Kimlik Bozukluğunda Psikososyal Değişkenler: Gözden Geçirme. Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 2010;17(3):163-174.
13. Simeoli C, de Angelis C, Veneri AD, et al. Severe impact of late diagnosis of congenital adrenal hyperplasia on gender identity, sexual orientation and function: Case report and review of the literature. Front. Genet. 2022;13:902844.
14. Simonsen RK, Giraldi A, Kristensen E, Hald GM. Long-term follow-up of individuals undergoing sex reassignment surgery: Psychiatric morbidity and mortality. Nord J Psychiatry. 2016a;70(4):241-7.
15. Simonsen RK, Hald GM, Kristensen E, Giraldi A. Long-Term Follow-Up of Individuals Undergoing Sex-Reassignment Surgery: Somatic Morbidity and Cause of Death. Sex Med. 2016b;4(1):e60-8.
16. Steensma TD, McGuire JK, Kreukels BP, Beekman AJ, Cohen-Kettenis PT. Factors associated with desistence and persistence of childhood gender dysphoria: a quantitative follow-up study. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry. 2013;52:582-90.
17. Turan Ş, Aksoy-Poyraz C, İnce E, Sakallı Kani A, Emül HM, Duran A. Cinsiyet Değiştirme Ameliyatı İçin Psikiyatri Kliniğine Başvuran Transseksüel Bireylerin Sosyodemografik ve Klinik Özellikleri. Türk Psikiyatri Dergisi 2015;26(3):153-60.
* Ürolog, Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sancaktepe Prof.Dr.İlhan Varank Eğitim ve Araştırma Hastanesi Üroloji Kliniği, [email protected]